Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH), Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı. İki buçuk yılı aşkın süredir devam eden hukuki mücadele, iç hukuk yollarının tükenmesiyle yeni bir boyut kazandı. KİH, AİHM'e yaptığı başvuruda, çekilme kararının ardından kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik saldırıların arttığını vurguladı. Bu dava, Türkiye'nin insan hakları karnesi açısından kritik bir öneme sahip.
İstanbul Sözleşmesi'nden Çekilme Süreci ve Hukuki Mücadele
Türkiye, 2021 yılının Mart ayında, toplumun geniş kesimlerinin itirazlarına rağmen, Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. Bu karar, Türkiye'yi bir insan hakları sözleşmesinden tek taraflı çekilen ilk ve tek ülke konumuna getirdi. Kararın ardından kadınlar ve LGBTİ+'lar, hem sokakta hem de hukuk önünde mücadelelerine devam etti. KİH, Danıştay'a başvurarak sözleşmeden çekilme kararına itiraz eden davacılardan biri oldu. Danıştay'daki duruşma, tarihin en kalabalık duruşması olarak kayıtlara geçti. Ancak, Danıştay başvuruyu reddetti, ardından yapılan temyiz başvurusu da aynı şekilde sonuçlandı.
KİH, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, örgütlenme özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ifade edildi. Ancak, daha önce başvuru yapan kurumların dosyalarının Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmesi, KİH'in başvurusunda da farklı bir karar verilmeyeceği yönünde bir kanaat oluşturdu. Bu nedenle, KİH, iç hukuk yollarının tükendiğini ve AİHM'e başvurdu.
AİHM Başvurusu ve İddialar
KİH, AİHM'e yaptığı başvuruda, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin örgütlenme özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı ve ayrımcılık yasağını ihlal ettiğini savundu. Başvuruda, çekilme kararının aşırı sağ grupların baskısıyla gerçekleştiği ve bu kararın ardından kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik saldırıların arttığı da belirtildi. KİH'in avukatları, mahkemenin metodolojisine uygun olarak, çekilmenin kanuni ve meşru bir sebep taşımadığını ve demokratik toplum düzeninde gerekli ve orantılı bir işlem olmadığını vurguladı.
- Örgütlenme Özgürlüğü İhlali: Sözleşmeden çekilme kararı, kadın örgütlerinin çalışmalarını zorlaştırmıştır.
- Adil Yargılanma Hakkı İhlali: İç hukuk yollarında adil bir yargılama süreci işletilmemiştir.
- Ayrımcılık Yasağı İhlali: Çekilme kararı, kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik ayrımcılığı körüklemiştir.
AİHM Kararının Olası Etkileri
İstanbul Sözleşmesi, kadınların, çocukların ve ayrımcılığa açık tüm grupların şiddetten uzak ve özgür bir yaşam sürdürebilmesi için uluslararası düzeyde en güçlü araçlardan biri olarak kabul ediliyor. AİHM'in bu başvuruya vereceği yanıt, sadece Türkiye için değil, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelen küresel saldırılara karşı da önemli bir gösterge olacak. Mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararını beklemeyi tercih etmesi durumunda, AYM kararının ardından AİHM'e yeniden başvuru yapılabileceği bilgisi de başvuruda yer aldı.
KİH konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
Şiddetten uzak, özgür ve eşit yaşamak bir Cumhurbaşkanı kararıyla bizlere lütfedilmediği gibi, bir Cumhurbaşkanı kararıyla da elimizden alınamaz. Mahkemenin kararı ne olursa olsun bu gerçeği değiştirmez. Haklarımıza, varoluşumuza ve özgürlüğümüze yönelen politikalara karşı hem sokakta hem hukuk önünde mücadele etmeye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz.
Bu dava, Türkiye'nin uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki duruşunu bir kez daha gözler önüne seriyor. AİHM'in vereceği karar, Türkiye'nin geleceği ve insan hakları mücadelesi için belirleyici bir rol oynayacak. Kadın hakları savunucuları ve hukukçular, AİHM'den adil bir karar bekliyor.