Sivil İtaatsizlik: Barışa Giden Yol, Direnişten Geçiyor!
Gündem

Sivil İtaatsizlik: Barışa Giden Yol, Direnişten Geçiyor!


16 May 20255 dk okuma16 görüntülenmeSon güncelleme: 04 August 2025

2025 Bahar Direnişleri, halkın sokaklara döküldüğü, polis barikatlarını aştığı ve öğrencilerin dersleri boykot ettiği bir dönüm noktası oldu. Bu direniş dalgası, uzun zamandır içselleştirdiğimiz militarist baskının görünürlüğünü artırarak, sivil itaatsizlik temelinde aşılmaya çalışıldığı önemli bir eşik yarattı. Polis şiddetinin AKP iktidarının yönetim tekniğine dönüşmesiyle, toplumsal hayat da militarize oldu. Ancak Bahar Direnişleri, bu şiddete karşı sessiz kalmanın, hepimizi çözülüşe götüreceğini gösterdi. Sivil itaatsizlik, karşı koyuş anlamıyla beraber özneliğimizi yeniden hatırlama sürecine dönüştü.

Sivil İtaatsizlik: Kolektif Direnişin Gücü

Judith Butler'ın dediği gibi, "İnsanlar yalnızca söyledikleriyle değil, nerede ve nasıl bir araya geldikleriyle de politika yaparlar." Bahar Direnişleri ile ortaya çıkan sivil itaatsizlik, tepkisel bir refleks olmanın ötesine geçerek, "Başka bir" var olma halini arayan kolektif özneleşme sürecini yarattı. Gezi Direnişleri'nden bugüne militarizmin zihinsel kodlarımızı da kuşattığı bir ortamda, sivil itaatsizlik, iktidarın krizler yaratarak polis şiddetini normalleştirdiği bir ortamı reddetmenin en etkili yollarından biri. Giorgio Agamben'in olağanüstü hal teorisi ile aktardığı gibi, "Modern devletin, olağanüstü hali istisnai bir durum olarak değil, bir yönetim biçimi olarak kullanması; şiddet tekelini hayatın her alanına sindirmesi ve normalleştirmesi" çerçevesi, AKP iktidarının uygulamalarıyla örtüşüyor.

Barış meselesi tartışılırken, sadece silahların susması değil, şiddetin tüm formlarının çözülmesini içeren çok katmanlı bir demilitarizasyon süreci düşünmeliyiz. İlk Barış Sürecinde yaşanan deneyim, halklar arası yakınlaşma ve siyasal çözüm umudu getirmişti. Bugün yükselen "PKK silah bıraksın" çağrıları, ancak devletin de demilitarize olmasıyla karşılığını bulabilir. Sivil çözüm mekanizmaları ve siyasal temsil haklarının güvence altına alınması da bunun bir parçasıdır. Oysa bugün, Kürtlerin seçme seçilme hakkı bile gasp ediliyor; bu yüzden barış için önce şiddetsiz bir siyasal tahayyüle ve toplumsal hayata ihtiyacımız var.

Vicdani Ret: Militarizme Karşı Durmak

Bahar Direnişlerinde ortaya çıkan sivil itaatsizlik pratiklerinin bir devamı olarak, Barış Süreci bağlamında vicdani ret yeniden gündeme gelmeli. Zorunlu askerlik hala geçerliliğini korurken, bu rejim sadece savaş zamanlarının değil gündelik hayatın da temel yapılarından biri olmaya devam ediyor. Askerlik, erkeklik ideolojisinin yeniden üretildiği, milliyetçiliğin kutsandığı, itaatin normalleştirildiği bir aygıt olarak hala çok merkezi. Vicdani ret ise buna karşı doğrudan bir reddiyedir.

Byung-Chul Han'ın işaret ettiği gibi, "Günümüzün en etkili iktidarı, kendi görünürlüğünü yok eder." Devlet, halklara boyun eğdirmek için artık salt şiddet araçlarını değil; korku, güvensizlik, performans baskısı ve toplumsal dışlanma gibi pasif rıza mekanizmalarını kullanır. Vicdani ret, sadece dışsal güçlere karşı değil içsel otoriter yapılara karşı da bir direniştir. Bireyin kendi vicdanında iktidarı reddetme biçimidir; savaşmamanın ötesinde "militer benlik" haline gelmemektir. Vicdani ret, savaş mantığını, devletin şiddet tekeline teslim olmayı, militarizmin gündelik hayatı kuşatan kodlarını reddetmenin bir yoludur. Bu nedenle salt bir "hak" olmanın çok ötesindedir: Barışın toplumsallaşmasına giden yolun temel bir adımıdır.

Barış İçin Toplumsal İtaatsizlik

Barış yalnızca "masalarda" yürütülen bir süreç değildir. Halklar arası ilişkilerde, sokakta, evde, okulda her yerde kurulan ve yukarıdan "tesis edilen" bir düzenin aksine aşağıdan inşa edilen müşterek bir haldir. Bu müşterek hal ise ancak militarist dilin ve şiddet kültürünün reddiyle mümkün olabilir. Savaşları durdurmanın yolu, savaşın meşruiyetini üreten tüm yapıların çözülmesinden geçer. Vicdani ret bu yapıları çözmeyi hedefler: Militarizmin toplumsal meşruiyetini sorgular, savaşın ideolojik temelini sarsar. Sadece bireysel bir tercih değil, kolektif bir direniş formudur.

2025 Bahar Direnişleri henüz bu farkındalığı bütünlüklü biçimde üretememiş olsa da ortaya koyduğu sivil itaatsizlik pratikleriyle bu yönde güçlü bir potansiyel taşıyor. Direnişlerin açtığı antimilitarist yarılma, vicdani ret ile yeniden buluşursa, sadece zorunlu askerlik değil, militarizmin kuşattığı her hal ile yüzleşmek mümkün hale gelir.

  • Savaş karşıtı eylemlere katılın.
  • Vicdani ret hakkını savunun.
  • Militarizm karşıtı bilinçlendirme çalışmaları yapın.
  • Şiddetsiz iletişimi teşvik edin.

Barış kendiliğinden gelmeyecek; biz, devletin imal ettiği rızanın tam karşısında duracağız ve üretilen rızayı çözerek, barışı imal edeceğiz. Bu imalat reddedişle başlayacak ve dayanışmaya, yataylığa, özneliğe, müşterekliğe dayalı yeni ilişkiler yaratarak ve toplumsal bağlar kurarak devam edecek.

"Yüreği Elinde, Barış İçin Gezen" Sırrı Abiye sözümüzdür: Barış olacak!