Avrupa'nın Çifte Standardı: Rusya'ya Yaptırım, İsrail'e Destek Mi?
Gündem

Avrupa'nın Çifte Standardı: Rusya'ya Yaptırım, İsrail'e Destek Mi?


02 June 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 04 June 2025

Uluslararası arenada süregelen çatışmalar ve işgal girişimleri, devletlerin tutumlarını ve politikalarını mercek altına alıyor. Özellikle Avrupa ülkelerinin bu konudaki yaklaşımları, sık sık tartışmalara yol açıyor. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırıları sonrası uygulanan yaptırımlar ve İsrail'in Filistin'e yönelik politikalarına karşı sergilenen farklı tutumlar, "Avrupa'nın çifte standardı" eleştirilerini beraberinde getiriyor.

İşgaller Karşısında Farklı Tutumlar

Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhak etmesi ve 2022'de Ukrayna'ya yönelik başlattığı askeri operasyon, Batı dünyasının sert tepkisiyle karşılaştı. Bu süreçte Rusya'ya yönelik ekonomik, siyasi ve kültürel birçok yaptırım uygulanırken, benzer bir durumun İsrail'in Filistin topraklarındaki işgal politikaları için geçerli olmaması dikkat çekiyor. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve yerleşim politikaları uluslararası kamuoyunda büyük tepkilere neden olurken, Batılı ülkelerin bu konuda daha ılımlı bir yaklaşım sergilemesi eleştiriliyor.

Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlardan bazıları şunlardır:

  • Silah yapımında kullanılabilecek teknolojinin ihracatının yasaklanması
  • Altın ve elmas ithalatının durdurulması
  • Rusya'dan uçuşların yasaklanması
  • Kremlin'le bağlantılı zengin iş insanlarına (oligarklara) yaptırım uygulanması ve yatlarına el konulması

Diğer yandan, İsrail'in Gazze'deki hastane saldırısı gibi olaylara rağmen, Batılı ülkelerin askeri ve siyasi desteği devam ediyor. Bu durum, uluslararası hukuk ve insan hakları ihlallerine karşı tutarlı bir duruş sergilenmediği yönünde eleştirilere neden oluyor.

Avrupa'nın İsrail'e Yönelik Artan Eleştirileri

Son dönemde Avrupa'dan İsrail'e yönelik eleştirilerin arttığı gözlemleniyor. Financial Times'da yer alan bir habere göre, Avrupa'nın Benjamin Netanyahu'nun Gazze'deki savaşı ve işgal altındaki Batı Şeria'daki İsrail yerleşimcilerinin saldırganlığına karşı sabrı tükeniyor olabilir. Norveç'in Batı Şeria yerleşimlerine enerji teslimatını kolaylaştırdığı için bir İsrail şirketini kara listeye alması ve Norveç Varlık Fonu'nun İsrail merkezli bir petrol ve doğal gaz şirketine yatırımını sonlandırması, bu yöndeki işaretler olarak değerlendiriliyor.

Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın 19 Temmuz 2024'te İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki varlığını yasa dışı ilan etmesi ve Filistin halkının "kendi kaderini tayin hakkı" bulunduğunu vurgulaması, uluslararası toplumun bu konudaki tutumunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Yaptırımlar İsrail'i Köşeye Sıkıştırabilir Mi?

İsrail Merkez Bankası'nın rezervlerinin önemli bir kısmını Avrupa'da tutması, olası bir yaptırım durumunda ülkenin finansal istikrarını etkileyebilir. Özellikle ticaret ve seyahat kısıtlamaları, İsrail ekonomisi üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilir. Avrupa'nın İsrail'in mal ithalatının neredeyse yarısını sağlaması ve ihracatının üçte birinden fazlasını kıtaya göndermesi, bu durumun önemini vurguluyor.

Avrupa Birliği'nin Rusya'ya karşı aldığı güçlü önlemlerin, siyasi çekişmelere ve hukuki belirsizlik iddialarına rağmen gerçekleştiği göz önüne alındığında, benzer bir tutumun İsrail için de sergilenmesi gerektiği savunuluyor. Aksi takdirde, uluslararası hukuk ve insan hakları konusunda çifte standart uygulandığı yönündeki eleştirilerin önüne geçmek mümkün olmayacaktır.

Uluslararası toplumun işgal ve çatışma bölgelerine yönelik tutumu, adalet, eşitlik ve insan hakları gibi temel değerler üzerine inşa edilmelidir. Avrupa'nın bu konudaki politikaları, sadece kendi çıkarları doğrultusunda değil, aynı zamanda küresel barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik bir vizyonla şekillenmelidir.